Bülteni Okumak için tıklayınız…
Muhterem Hüdâyi Dostları,
Hüdâyi Vakfı olarak esas gâyemiz “yoksulluk ve cehâletle mücâdeledir…” Bu şiar ile, her türlü “insanî yardım”, “ilmî ve irfânî eğitim” alanında hizmet vermekteyiz. Zîra bildiğiniz üzere “Hâkim milletler ile mahkûm milletler arasındaki fark bir avuç yetişmiş insandır.” Bu dâvâ bilinciyle hizmet edecek yetişmiş insan ihtiyacını karşılamak için de bazı ilmî-sosyal ve kültürel faaliyetleri gerçekleştirmekteyiz. Vakıf senedimiz çerçevesinde
kongre ve sempozyumlar tertib etmekteyiz.
Bu sempozyumların ilki “Aziz Mahmûd Hüdâyi Sempozyumu” idi, sonra “Uluslararası İmâmı Rabbânî Sempozyumu”nu yaptık, şimdi de “Uluslararası Bahâeddin Nakşibend ve Nakşibendîlik Sempozyumu”nu gerçekleştirmiş bulunmaktayız. İnşâallah önümüzdeki yıllarda da Abdülkādir Geylânî, Hazret-i Mevlânâ, Hoca Ahmed Yesevî, Hâlidi Bağdâdî, Hacı Bayrâm-ı Velî ve Yunus Emre gibi Hak dostları ile sempozyumlara devam etmek niyetindeyiz.
İslâm dünyasının ve Anadolu irfânının mayası olan büyük mutasavvıfların bu tür ekinliklerle anmaktaki maksadımız, “tasavvuf konusunda hak ile bâtılı tefrik etmek”tir. Bu hususta Hasan Harakāni Hazretleri diyor ki “İki kişinin dinde çıkardığı fitneyi şeytan bile çıkaramaz. Bunlar câhil sofu ve muhteris âlimdir.” Günümüzde bunun tecellîlerini müşâhede etmekteyiz.
Zira bu gibi kimselerin yanlış ve nefsanî uygulamalarıyla hak ile batıl karışmış, cemaat-tarîkat-hizmet kavramları kirletilmiştir. Bir silsileye bağlı olmayan, kökü/geleneği bulunmayan, içinde bid’at ve hurâfelerin savrulduğu cemaat ve grupları esas alarak, yanlışlıkları bütün tasavvuf erbâbına mâl etmek de ayrı bir hezeyandır.
Hâlbuki Nakşîlik, Kādirîlik, Mevlevîlik gibi ahlâk okulları, sadece Anadolu’ya değil, Orta Asya’dan Hindistan’a, Afrika’ya kadar toplumları aydınlatan birer irşad vesîlesi olmuştur. Bu âriflerimizin rehberliğinde Arap, Hint, Kürt, Türk ve daha nice unsurlar birbirleriyle kardeşleşmiş, keyfiyetli bir ümmet mozaiği oluşmuş ve özellikle Anadolu toprakları bize bir emânet olarak bırakılmıştır.
Din, iman, vatan, millet ve ümmetin zararına olan şer odaklarına karşı en büyük millî mücâdeleyi de yine bu yolun büyükleri ve yetiştirdiği gönül erleri vermiştir. Üstelik bu mücâdelelerinin karşılığında da ne devletten ne milletten bir ücret, makam ve hatta teşekkür dahi beklememişlerdir.
Anadolu ve Orta Asya’ya İslâm’ı güzel ahlâk ile ikram eden bu Hak dostlarını tanımak ve tanıtmak, günümüzün materyalist ve pragmatist dünyasında en elzem bir vazîfe hâline gelmiştir.
Bizim yolumuz Muhammedî’dir, derdimiz ümmetin birliği, maslahatıdır. “Allah’a giden yollar ise nefesler adedince çoktur.” Nakşibendîlik de bu yolun can damarlarından biridir.
Bu sebeple, Şâhı Nakşibend ve terbiye yolunu anlamayı önemsiyoruz…
Hoca Bahâeddin Nakşibend hazretleri ne yaptı? Gönüllere Allah ve Rasûlünün sevgisini yerleştirdi; medrese ile tekkeyi yakınlaştırdı; bid’at ve hurâfelerle mücâdele etti; fakirleri, yoksulları ve yetimleri doyurdu; hayvanattan-cemâdâta, canlı-cansız her varlığa hizmet etti.
Kendisinden sonra da sevenleri ile devam eden bu tasavvuf ve mâneviyat yolu, Hindistan’dan Balkanlar’a, Yemen’den Kafkaslar’a kadar geniş bir coğrafyada yayıldı. İslâm’ın diyar diyar tebliğ ve irşadından, nice İslâm toplumlarındaki millî mücâdelelere destek olmaya ve hatta aşiret ihtilâflarını gidermeye varıncaya kadar çok geniş bir sahada tesirleri olmuş ve olmaya da devam etmektedir.
“Hakk dostlarının anıldığı meclislere Rahmeti ilâhiye iner.” fehvâsınca bültenimizin hayırlara vesîle olmasını
temennî ediyorum…
AHMED HAMDİ TOPBAŞ
Yönetim Kurulu Başkanı
Bülteni Okumak için tıklayınız…