Vakfımızın İnsanî Yardımdan Sorumlu Genel Müdür Yrd. Serdar Eryılmaz ile yurt içi ve yurt dışı hizmetlerimiz hakkında yapılan röportaj…
Altınoluk Dergisinin Mayıs sayısında yayınlanan Vakfımızın İnsanî Yardımdan Sorumlu Genel Müdür Yrd. Serdar Eryılmaz ile yapılan röportaj…
- Hüdâyi Vakfı nasıl bir ihtiyacın sonucu kuruldu? Ortaya koyduğu hizmetler hangi ihtiyaçları gideriyor?
Serdar Eryılmaz: Hüdâyi Vakfımız, ismini aldığı Aziz Mahmûd Hüdâyi Hazretleri’nin (1541-1628) gönlündeki samimiyeti ve Rabbimiz’in ihsan ettiği bereketi, hayırsever bağışçılarının da destekleriyle 400 yılı aşkın bir süredir hizmetlerine devam ediyor. Bu anlamda vakfımız kadim ve köklü bir geleneğe dayanıyor. Hâlihazırda ülkemizin en önemli sivil toplum kuruluşlarından birisi ve uluslararası alanda verdiği hizmetlerle yine ülkemizi temsil eden global bir aktör.
Dört asır öncesine baktığımızda biraz evvel bahsettiğimiz gibi Hüdâyi dergâhı bir nevi dokunulmazlığı olan emin bir mekândı. Genç Osman’ın katledildiği, Osmanlı’nın zor günler geçirdiği o günlerde, Hüdâyi Hazretleri’nin Üsküdar’daki külliyesi, her kesimden insanın sığınağı hâline gelmişti. İşte Hazretin yüzyıllar evvel başlayan o himmet ve hizmetlerinin günümüze kadar teselsül bereketi taşıdığını düşünüyorum. İnşallah kıyamete kadar da devam etmesini Rabbimden niyaz ediyorum.
Bu meyanda, biz de Hazretin rûhâniyet ve vasiyetine hürmet etmeye gayret ediyoruz. Keza, Hüdâyi Hazretleri’nin vasiyetlerinden biri de, mübarek gün ve gecelerde yemek pişirilip dağıtılmasıydı. Vakfımız bu şartnameyi yerine getirmek maksadıyla önce aşevi hizmetiyle başlamış ve ihtiyaçlar arttıkça imkânlar ölçüsünde hizmetlerini artırmıştır.
Asrımızda ise, İslâm toplumları hem ekonomik hem siyasî anlamda ciddî imtihanlardan geçmekte. İslâm ülkelerine baktığımız zaman varlığın ve yokluğun türlü imtihanlarını görüyoruz. Meselâ Katar’a gittiğimde, Bangladeşli işçilerin kaldığı mahallelere uğradım. İşimizin gereği mi dersiniz, algıda seçicilik mi dersiniz bilmiyorum ama orada fakir ailelerle karşılaştık. Hakikaten o muazzam kulelerin olduğu şehirde evinin çeşmesi olmayan insanlara, çöpten bir şeyler toplayan çocuklara rastladık. Sonra Katarlı bir hayır kurumu yetkilisine bu durumdan bahsedince “Bizde böyle fakirler yok!” dedi, çektiğim resimlerle kendisini ikna etmeye çalıştım.
Daha geniş bir perspektiften bakınca; “çikolatanın tadını bile bilmeyen Fildişi Sahili’ndeki kakao işçileri ile binlerce dolar vererek bu kakaodan üretilen has çikolataları yiyen Avrupa insanı” bu varlık ve yokluk imtihanının çok çarpıcı bir tablosudur.
İşte Hüdâyi Vakfının ortaya çıkmasındaki birinci sebep; bu ekonomik ve siyasal sömürüler neticesinde fakirleşen, geri bırakılan coğrafyalardaki insanî yardım ihtiyacıdır. İkinci sebep ise; maddi terakkiyâtın zirvesini yaşayan topluluklardan, yaşadığı hayat şartlarından ötürü isyana sürüklenen halklara kadar insanların, gün be gün maneviyattan, İslâmî eğitim, terbiye ve edepten uzaklaşması, yani mânevî fakirlik ve dinî eğitim ihtiyacıdır.
- Hüdâyi Vakfı sadece bir insanî yardım kuruluşu değil, aynı zamanda bir eğitim merkezidir diyebilir miyiz?
Serdar Eryılmaz: Tabii. Vakfımızın hizmet sloganı “yoksullukla ve cehâletle mücadele”dir. Gayemiz; Hüdâyi Hazretleri gibi hem maddî açlığa hem mânevî açlığa derman olabilmektir. Yani hem bedeni, hem de kalbi ve zihni doyurmak… Aç-susuz biçarelere el uzatırken, aynı zamanda toplumun ihtiyacı olan bilgili, nitelikli ve mâneviyâtlı insan gücüne katkıda bulunmak…
- Farklı coğrafyalara seyahatleriniz oluyor. Ne tür ihtiyaçlar tespit ediyorsunuz?
Serdar Eryılmaz: Mesela, Arakanlılar’ın bulunduğu kamplarda selam verildiğinde selamı almayan, mescitlere gitmeyen Müslüman gençler gördüğümüzde çok üzülmüştük. Evlatların bu hâllerine üzülen yaşlı amcalar, tam bir tevekkül ve teslîmiyet içerisinde, bizden muallim desteği talep ediyorlardı.
Öte yandan, Afrika’da büyükler; “Evlatlarımızı Hristiyan misyonerlere kaptırmayın!” diyerek bizden mescit ve medreseler istiyorlar. Yine kendisine; “Su kuyusu mu, okul mu yapalım?” diye sorulan bir annenin şu feryâdı, bizler için unutulmaz bir çığlıktır: “Biz açlık ve susuzluğa zâten alıştık, siz şu sırtımdaki çocuğu kurtarın! Evlatlarımız câhil kalmasın, îmansız olarak âhirete göçmesinler.”
İşte bu sebeple bizler insanî yardım yaparken hem maddi hem de manevi ihtiyaçları gözetmeye çalışıyor; hem su kuyusu açıyor, hem de su kadar muhtaç olduğumuz mânevî talim için medrese ve mescitler inşa ediyoruz. Bu minvalde yine, hidayetlere vesile olabilmek niyetiyle 55 dilde dini kitap neşredip dağıtmaya gayret ediyoruz.
- Afrika kıtası, çalışmalarınızda hususi bir yere sahip, değil mi?
Serdar Eryılmaz: Afrika öyle mahrum ki; bir yerde mescit ve su kuyusu açılınca kuşlar bile oraya göçüyor. Hareketliliği gören çevre, köy ve kabileler yüzlerce kilometreden buralara geliyor. Zira bu tesis insanlar için mescit, toplanma yeri, okul, çamaşırhane olurken; hayvanlar için ise su içme ve yıkanma yeri oluyor.
Düşünün, Afrika’da bir kabileden bir kişi bu vesilelerle Müslüman oluyor, sonra bakıyorsunuz onun bulunduğu köyün neredeyse tamamı Müslüman olmuş. Bu insanlara dini, itikâdı, ibâdeti, muâmelâtı kim öğretecek? Muhtedî Köy Projesi dediğimiz bir çalışmamız var. Cami, tuvalet, şadırvan, imam evi ve bir kaç sınıflı medrese şeklinde bir külliye inşa ediyoruz. Hanımıyla birlikte hocalık yapabilecek bir imam tayin edip uzun yıllar hizmet etmesi temin ediliyor. Böylelikle ecri bol bir hayra vesile olunuyor elhamdülillah. Kuşkusuz bu Afrika’da yapılan en hayırlı hizmetlerden biri.
- Sadakaların ve hayırların misliyle mükâfatlandırıldığı bu Ramazan ayında, ne tür yardım çalışmaları yürütüyorsunuz?
Serdar Eryılmaz: Her yıl olduğu gibi bu Ramazan ayında da mutat yardım çalışmalarımız devam ediyor. İstanbul’da her ay düzenli erzak dağıttığımız 6.500 aileye Ramazan erzak paketlerimizi ulaştırırken, Çamlıca ve Üsküdar merkezlerimizde her gün iftar sofraları açıyoruz. Talebelerden fukaraya, sokakta yaşayan gurebâdan, sefer tasıyla evine yemek taşıyan muhtaçlara kadar pek çok kimse bu sofralardan istifade ediyor, elhamdülillah.
Yurt dışında ise; Asya, Afrika, Balkanlar, Kafkasya, Orta Doğu, Uzak Doğu gibi farklı coğrafyalarda yaklaşık 40 ülkede iftar sofraları açıyor ve erzak paketleri dağıtıyoruz.
Ayrıca eğitim kurumlarımızın olduğu bölgelerde, ilgilendiğimiz fukara âilelerin Ramazan ayı boyunca temel gıda ve hijyenik ürün ihtiyaçlarını karşılamaya devam ediyoruz. Yaşlısı-genci-çocuğu toplumun her kesiminden muhtaç insanın iştirakiyle düzenlediğimiz iftar sofralarıyla Ramazan’ın bereketini ve kardeşlik iklimini dünyanın dört bir köşesine taşıyoruz.
- Basında ya da kitle iletişim araçlarında reklamınızı görmüyoruz.
Serdar Eryılmaz: Böyle bir hassasiyetimiz var, tarafımıza ulaşan bağışlardan reklama bütçe ayırmak yerine daha fazla yardım yapmayı tercih ediyoruz. Bütçeli medya satın alma faaliyetleri yerine web sitesi ve sosyal medya hesapları gibi tanıtım mecralarında duyuru yapmayı tercih ediyoruz.
Ayrıca sahada yardım çalışmalarını gerçekleştirirken mahviyeti önemsiyoruz. Muhtaç insanların onurunu zedeleyecek şekilde fotoğraf/video çekimleri yapmak yerine, hayırların yerine ulaştığını göstermek adına birkaç uygun resim ile kısa haber yapmayı tercih ediyoruz. Bu hassasiyetlerimizden dolayı çok görünür olmayabiliriz lâkin, yardım çalışmalarımızın gerek veren ele ve alan ele huzur getirdiğine, gerekse hayırlarımızın bereketlendiğine inanıyoruz. Rabbim, İslâm âleminin Ramazân-ı Şerif’ini hayırlı ve mübarek kılsın, hayır ve zekâtlarını kabul buyursun.
- Nasıl Katkıda Bulunuruz?
Serdar Eryılmaz: Teberruda bulunmak isteyenler, Ramazan kampanyalarımız ve diğer yardım kampanyalarımız için;
– www.hudayivakfi.org web sitemizden online bağış yapabilir,
– Bir ailenin Erzak Paketi için 150 TL, bir kişilik iftar için 30 TL bağışta bulunabilir,
– Bir öğrencinin aylık burs bedeli için 200 TL yardımda bulunabilir,
– Vakfımız banka hesap numaralarına zekât/hayır olduğunu belirterek havale/EFT yapabilir,
– “İFTAR”, “FİTRE”, “FİDYE” kelimelerinden birini yazarak 4948’e SMS gönderip 30 TL bağışlayabilirler.
Kaynak: Altınoluk Dergisi, Yıl: 2019 Ay: Mayıs, Sayı: 399