Nazif Gürdoğan
ngurdogan@yenisafak.com.tr
31.01.2007
Geçmişine bakmayan geleceğini göremez
Asya ülkeleri arasında Avrupa ülkeleriyle her alanda yarışmaya hazır ülkelerin başında Türkiye gelir. Asya ve Avrupa ekseninin merkezinde yer alan Türkiye, hem Asyalı hem Avrupalıdır. Son iki yüzyılda Türkiye, yönünü Avrupa’ya dönerek, Asyalı geçmişini bütünüyle unutmuştur. Türkiye, Kanuni döneminde ulaştığı gücün kaynaklarını, arkasını döndüğü Asya’da değil, yüzünü döndüğü Avrupa’da aramıştır.
Evinde kaybettiği anahtarları, ev karanlık diyerek, evden çıkıp, sokakta arayan bir insan gibi, Türkiye evinde yitirdiği değerleri bulamıyor, dışarıda bulduğu değerlerin kendi değerleri olmadığını anlamıyor. Bu yüzden, Türkiye ne kendi değerlerine dört elle sarılabiliyor, ne de onlardan bütünüyle vazgeçebiliyor. Asya ile Avrupa arasında kararsız kalan Türkiye’nin, yeni bir atılım yapabilmesi için, yitirdiğini Osmanlı’da araması gerekir.
Hafta sonunda Aziz Mahmud Hüdayi Vakfı’nın İLAM’da Osmanlı’nın kuruluşunun 708’ci yılı dolayısıyla düzenlediği panele katıldım. Osmanlı ekonomi tarihine ilişkin çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Gülfettin Çelik’in yönettiği panelde, Prof. Dr. Sadettin Ökten Osmanlı’nın “sanat ve estetiği”ni, ben de “dünyayı mescit gören” vizyonunu ele aldım. Prof. Dr. Hasan Doğruyol, Dr. Adem Ergül, Mevlüt Çörtük Hoca, Dr. Erdoğan Baş, Dr. Halil Kurt, Dr. Abdülkadir Erbalcı, Dr. A.Hakan Çavuşoğlu, Ali Can, Medet Bala ve katılımcıların soru ve katkılarıyla, Osmanlıların dünyaya kazandırdığı değerler tartışıldı.
Semerkant’tan Saraybosna’ya kadar, bir tesbihin taneleri gibi şehirler kuran Anadolu insanı, en görkemli eserlerini, Osmanlı Devleti’nin özü ve özeti olan İstanbul’da vermiştir. İstanbul, Şam, Bağdat, Buhara, Kurtuba gibi, İslam dünyasının, eserleri ve kurumlarıyla ayakta kalmasını başaran, son büyük kültür ve sanat merkezidir. Dünyayı bir insanın kazanılması gereken kalbi olarak gören Türkler, İstanbul gibi, yönetimini ele aldıkları her şehiri, yıkmadan yeniden inşa etmişlerdir.
Prof. Dr. Erol Güngör’ün “Tarihte Türkler” isimli kitabında vurguladığı gibi: “Bir eşi görülmemiş olan ve başarılarının sırrını henüz kimsenin çözemediği Osmanlı Devleti”, Anadolu insanının dünyayı bir kültüre çok, iki kültüre az gören vizyonuyle, yüzyıllarca dünyanın en büyük gücü olmuş, en muhteşem eseridir. Türkler her zaman ülkelerin değil, gönüllerin sultanı olmuşlardır.
Osman Gazi’nin rüyasında gördüğü ulu çınar, değişik inanç ve ırktan insanların yüzyıllarca barış içinde yaşadığı, adalet odaklı bir devlete dönüşmüştür.
Dünyada, tekkültürlü bir toplum yapısından, çokkültürlü bir toplum yapısına doğru gidişin, büyük bir hız kazandığı dönemde, Türkiye zengin Osmanlı birikimini güncelleştirerek, Avrupa ülkelerine güzel bir örnek olabilir.
Türkiye geçmişini karartarak, geleceğini aydınlatamaz.
Geçmişte kaybedilen, gelecekte aranmaz.
Geçmişi karanlık olanın, geleceği aydınlık olmaz.
Gelecek, geçmişle inşa edilir.
Geçmişini yıkan, geleceğini yıkar.